dostlarım...

Az önce odamı toparlarken bulduğum kitap ayraçları üzerinde yazanlar, hoşuma gittiler aslında, her ne kadar adamın adını okurken bir soluk yetmiyor olsalar da... Abdulgaffar El-Hayati de diyeyim kaynakça belirterekten.

- Kişi bazen ''hayatının anlamı''nın altında kalır, ezilir. Bu noktada suç ne ''hayat''ın ne de ''anlam''ındır. Tümüyle kişinindir. Zira kişi kendini, kendi yarattığı ''şey''e, ''hayatının anlamı''na kurban etmiştir.
- Dostluk, anlaşmayı aşar. Anlaşmak, arkadaşlığın yani öteki ile buluşmanın koşuludur yalnızca. Arkadaş ile anlaşırsınız, beraber gülüyorsanız şanslısınız, ama o kadar!.. Dostluk ise anlaşmakla yetinmez. Tarafları teslim olmaya çağırır. Teslim olmak çıplak olmayı becermektir. Ötekine kırılganlıklarını cesaretle gösterebilmek, egondan vazgeçmek, narsisizminle baş etmektir. Teslim olmayı beceremeyenler arkadaş kalırlar, dost değil. Arkadaşından dostluk isteyen, ona ''güven bana'' der. Ve bekler...

Dostluk... Duyunca bile içim ısındı beeee! İşte burdan bütün dostlarıma selam ederim, bilirler kendilerini onlar zaten, ben sevgimi belli ederim, gülümseç sırıtaç hatta salya.

Ve haftasonu, ve tek boş zamanım, ve yılbaşı... Hediye demek bunların hepsi. Hem katıldığım çekilişler için hem de canlarım için hediyeler, ciciler, biciler almalıyım. Gitti yine paracıklarım huleyyyn!

Kah keh kıh kih.

Yorumlar