Bugün bi çılgınlık yapıp tüm yazılarımı okudum. Ne kadar iyi etmişim dedim yazmakla! Fazla açık etmeden anlattığım hatıralarımla o günlere dönmek meğer ne güzel oluyormuş. Yazmaya devam etme fikrim kesinleşti böylece. Elimden geldiğince günlük de tutmaya başladım. Yepyeni bir hayat karşımda ne de olsa. Yaşadıklarımı kaydetmek hatta birilerinin şahitliğinde yaşamalıyım ki hatalarımdan pay çıkarayım, hata yapmamayı öğreneyim.

Zaman çok hızlı geçti, hala katılıyorum buna da şu son 2 hafta, özgürlüğe ramak kalmışken sanki yavaşlamış gibi hissediyorum. İnatla ilerlemiyor saatler. Hala sınav psikolojisinden kurtulabilmiş değilim malesef ve anladım ki bu aslında "İstanbul" psikolojisiymiş. Yani bir an önce atmam lazım kendimi bi yerlere. Yoksa bu dört duvar boğacak beni bir gece.

Balo yarın. Ne garip şey, büyüdüm, topuklularımı giyip baloya gidiyorum. Öyle özenti hallerim olmadı hiç, sürüp sürüştürmeyi takıp takıştırmayı sevenlerden olmadım. Ama dedim ya garip geliyor. Büyüdüğümü göstermek için o kılığa girmiyorum ben, büyümenin verdiği bi zorunlulukla topluma ayak uyduruyorum, işte bu da "büyümek" gerçeğiyle yüz yüze bırakıyor beni. Şu an tanımlayamıyorum bu gerçeği, tam tadabilmiş değilim henüz ama bu kelimenin bende oluşturduğu tek anlam anlamsızlık. Belki de hissizlik. Felç gibiyim.

Yorumlar